Her an öleceğini bilerek yaşasa insan, daha fazla sahip çıkmaz mı aşka? Daha çok sevmez mi etrafındakileri, daha çok değer vermez mi?
Organize bir hayat kurmayı seçmeli aslında yürek, yanına bir eş istemeli, sevmenin ve sevilmenin o büyük hazzına erişmeyi denemeli…
Belki hiç bitmeyen bu savaşın sebebidir kendini ölümsüz sanmak. Öyle ya; kendini imparator, patron, müdür, güzel, zengin, değerli ve daha kim bilir ne zannetmenin sebebi, hep öyle kalacağını düşünmektir.
Oysa hepimiz gelip geçeceğiz şu tuhaf dünyadan, kurgu bunlar, hepsi garip bir oyun. Kırdığımız kalpler, terk ettiğimiz yürekler, ağlattığımız gözler kalacak arkamızda.
Sevdiğimiz kadar anılacağız, sevildiğimiz sürece yaşayacağız. Ne kadar dost yüreği varsa çevremizde, ne kadar değerli kıldıysak kendimizi, ne kadar sevebildiysek bir kalbi sınırsızca, o kadar anlamlı olacak yaşamımız.
Hiç bitmiyor savaşımız, neyi paylaşamıyoruz belli değil. Çocukken ne masumduk oysa, yıllar geçtikçe kendimizi kirlettik. Kadın ve erkek olmanın gücünü kullanarak dilediğimizce değiştirdik ömrün rotasını.
Bir bedene doyamadık mesela, başka bedenlerle de seviştik. Hepsi farklı değildi, sadece biz öyle olsun istedik. Dibini bulacağımızı sandığımız o karışık heyecanlarla süsledik geceleri, başka başka kollarda gezdik.
Gece bitti, gün bitti, insanlar geçti ömrümüzden… Ay bitti, yıl bitti, sevdalar geçti ömrümüzden. Bazen adını hatırlayamadığımız yüzler bıraktık geçmişte, hiç resmi olmayan sevgililerle doldurduk aklın albümlerini.
İnsan artığı doldu yüreğimiz, kirlendik, kirlettik, zarar verdik, acı çektik, acı çektirdik. Hiç bitmedi savaşımız. Ne sevdayı yenebildik, ne kendimizi temize çekebildik…..